Mutluluğun En Büyük Düşmanı Olan "Şüphe" Çerçevesinde Ağrı Dağı Efsanesi Eserinin İncelemesi
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Dikkat spoiler içerir. Eseri okumadan eserin her ayrıntısını en önemlisi de sonunu öğrenmeyi sevmiyorsanız yazıyı okumanızı tavsiye etmem.
Ağrı Dağı Efsanesi eserinde destansı ve kahramansı bir anlatım vardır. Tanrısal bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Bu eser modern epiktir. Kurguda efsaneler ve anlatı teknikleri kullanılmıştır. Türler arası ilişkiler söz konusudur. Küp Gölü Efsanesi ve Ağrı Dağı Efsanesi alt anlatıyı oluşturur. Eserde sembolik unsurlar da önemli yer tutar. Örneğin kaval, Ağrı Dağı’nın öfkesinin sembolüdür. Eserde geleneksel unsurlar ve inanışlar çokça kullanılmıştır. Metinde geçen olaylar ve kişiler üzerinden çeşitli halk hikâyelerine ve mitolojik kahramanlara gönderme yapılmış, anıştırmalara başvurulmuştur. Köroğlu’nun kıratına gönderme yapılması bu anıştırmalara örnektir. Eser Ahmet’in kapısına çok güzel bir atın gelmesi ile başlar. Sofi, Ahmet’e atı üç kere aşağıdaki yola bırakmasını söyler. At, üç defa da geri gelirse at senin atındır, gibi cümleler sarf eder. Nitekim böyle de olur. Atın gerçek sahibi Beyazıt paşası Mahmut Han’ındır. Ağrı Dağı geleneklerine göre atın gerçek sahibi çıksa bile 3 defada at gelip Ahmet’in kapısında durduğu için atı geri vermek büyük bir onursuzluk atfedilir. Eserde bu gibi gelenekler çok yüceltilmiştir. Beyazıt Paşası Mahmut Han, Ahmet’in atı vermeyeceğini öğrenince çok sinirlenir. Gelişen olaylar sonucunda Ahmet zindana düşer. Bu sırada Paşa’nın kızı Gülbahar ile Ahmet’in aşkı da başlar. Ahmet kendisiyle birlikte bulunan Sofi ve Musa Bey’in canını düşünerek atı vermeyi kabul eder. At gelir fakat Gülbahar’ın babası atın kendisinin atı olmadığını söyler. At kendisinindir bunu kendisi de bilmektedir. Böyle bir davranışta bulunmasının sebebi üçünün de kendisine önceden baş kaldırılmış olması ve bunu cezalandırmak istemesidir. Gülbahar zindanda görevli olan Memo’ya yalvarır ve ne isterse istesin vereceğini söyler. Memo da Gülbahar’ın saçından bir tel ister. Memo zincirleri açıp “şu aşağıki kapıdan kaçın kurtulun" der. Memo cellatlara onları serbest bıraktığını söyler. Paşa ve adamları Memo ile kavgaya tutuşurlar. Memo kendisini kalenin burcundan aşağıya atar. Memo’nun sol eli yumulmuş yüreğinin üstündedir. Elinde de saç teli vardır. Gülbahar’ın kardeşi Yusuf babasının her şeyden haberi olduğunu ve kendisinin de gözünü oyacağını düşündüğü için Ahmet ile Gülbahar'ın arasındaki aşkı babasına anlatır. Aslında babası her şeyden habersizdir. Gülbahar’ı zindana kapatırlar. Ahmet büyük bir kalabalıkla sarayı basar, kızı alır. Şeyh, Hoşab kalesine sığınmalarını söyler. Hoşab beyi onların düğünlerini yapacaktır. Mahmut Han, Erzurum Paşası’ndan yardım ister. Erzurum Paşası, kızın delikanlının olduğunu, delikanlının kızı hak ettiğini söyler. Atı da hak ettiği gibi diye de ekler. İsmail Ağa, Ağrı Dağının başına hiçbir insan çıkmış mıdır? diye sorar. Bu sorunun cevabı nettir. O zamana kadar hiçbir insan Ağrı Dağı’nın başına çıkamamıştır. Yeltenenlerin sonu hüsran olmuştur. Mahmut Han’ın kafasına yatan bu fikir uygulamaya koyulur. Eğer Ahmet Ağrı Dağı’nın başında ateş yakabilirse sorunlar kalkacaktır. Mahmut Han kızını geri almak için savaş açmayacak, Ahmet’i affedecektir. Halk buna tepki göstermiştir. Ahmet’i ölüme gönderdiğini düşünmüşlerdir. Fakat Ahmet ateşi yakmayı başarmıştır. Bu kısımda beklenilen Ahmet ile Gülbahar’ın mutlu bir yaşam sürmesidir. Ne yazık ki durum hiç de düşünülen gibi olmaz. Ahmet’in içini kemiren güçlü bir şüphe duygusu vardır. Ahmet’i, Gülbahar’ın Memo’ya kendisini kurtarması için ne verdiği düşüncesi onu Gülbahardan soğutmuştur. Gülbahar ile arasında bir süre çok soğuk rüzgârlar eser. Ahmet, Gülbahar'a Memo'ya ne verdiğini sorar:" Altın mı verdin de canını verdi?"
"Yok"
"Saraylar mı verdin de canını bağışladı?"
"Yok"
"Ne verdin, Gülbahar, ona ki, karşılığında canını aldın? Canımı benim canınla değişti?"
"Hiçbir şey vermedim Ahmet." der. " Hiçbir şey istemedi."
"Beni kurtarmak için?"
Gülbahar onun sözünü kesti:
"Söyledim ona," dedi "Ne isterse verir, senin canını alırdım. Hiçbir şey istemedi."
ve sustular.
Ateş yavaş yavaş sönüyordu Gülbahar için artık her şey bitmişti. Ahmet'in ne demek istediğini anlamıştı. (sayfa 117'den)
Eserin sonunda Ahmet Küp Gölü'nde yitip gider, Gülbahar Ahmet’i Küp Gölü’nde yitirir. Aslında Gülbahar, Memo’ya sadece saçının telini vermiştir. Gülbahar eğer Ahmet'e, Memo'ya saçının telini verdiğini söyleseydi Ahmet inanır mıydı? İnansa bile saçını tek bir telini bile kıskanma ihtimali de söz konusu olabilirdi. Fakat Ahmet'in şüpheleri daha büyüktür. Uğruna her ikisinin de ölümü göze aldığı aşk asılsız bir şüphe yüzünden güzel günlere kapı aralayamamıştır. Memo'nun Gülbahar'a olan aşkı da ayrı bir parantez konusudur.
Buradaki ilk yazımdan sonra ilk kitap inceleme yazımı da böylelikle paylaşmış bulunmaktayım. Ekranın sol kısmında yer alan Instagram adresimden ya da kitapruznamaesi@gmail.com adresinden bana görüşlerinizi, eleştirilerinizi ve isteklerinizi belirtebilirsiniz. Daha birçok yazıda buluşmak umuduyla kendinize iyi bakın.
- Bağlantıyı al
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Bu güzel inceleme yazınız için teşekkürler, emeğinize sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Silçok güzel bir inceleme olmuş
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilEmeğinize sağlık çok güzel yazmışsınız
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sil