Engelleri Aşılacak Bir Oyun Gibi Görüp ve Görme Engelini Aşıp Hukuk Fakültesi Kazanma Hikayesi (Röportaj)

 


Başarıyı nasıl tanımlıyorsunuz? Sizin için başarı ya da başarısızlık nedir?

Benim için başarı insanın hedeflediklerine ulaşmasıdır. Bence başarı öznel bir kavramdır. Birileri bana sen bu işi başardın dediği zaman ben neyi başardığımı soruyorum onlara: "Sizce ben neyi başardım?" Bana sen şunu başardın bunu başardın dediklerinde bu benim için bir başarı değil diyorum. Benim hedeflediğim bu değil. Ben hedeflediklerime ulaştığım zaman  başardığımı kabul ederim. Başarı birinin sizi övmesi değil başarı sizin hedeflerinize kendi emeğiniz ve çabanızla ulaşmanızdır. Birilerinin yardımlarıyla değil. Elbet bu yardımlar kelimesini biraz daha açmak istiyorum. Siz hedeflediğiniz yere ulaşmaya çalışırken birilerinin size destek vermesi sizin yanınızda olması bu da bir yardımdır ama bu başaranıza gölge düşürmez. Benim yardımdan kastettiğim bu yardımın torpil derecesine varmasıdır. Bu şekilde başardığınızı düşünüyor olabilirsiniz ama kesinlikle yanılıyorsunuzdur. Benim için başarısızlık bu demek. Başarısızlık insanın hedeflediklerine ulaşamaması değil ulaşamayabilirsiniz bunun için sonunda kadar çabalamak gerekiyor. Burada birine sen başaramazsın diyemezsiniz ama eğer bir insan hedeflediği amaçlara, yerlere ulaşmak için pek de ahlaki olmayan adil olmayan bir yol kullanıp oraya ulaşıyorsa bence işte budur başarısızlık. 

Hayatınızda başardığınız en büyük şey ne ? 

İnsan hayatında birçok şey hedefler. Ben de hayatımda birçok şey hedefledim. Ben küçüklüğümden beri şunu istiyordum. İstanbul'da bir hukuk fakültesine yerleşip orada bir ev sahibi olup güzel arkadaşlıklar edinmek. Ben Diyarbakırdayken, memleketim Diyarbakırdayken, hep evde yaşardım evin içerisindeydim. Başlarda ilkokuldayken okuldan eve evden okula başka hiçbir şey yapmazken açıköğretim lisesine geçtikten sonra iyice eve kapanmaya başladım. Ondan sonra dershaneye yazıldım üniversite sınavı için sadece  dershaneye gidip geliyordum. Yaptığım hiçbir şey yoktu. İstanbul'da bunları aşmak istiyordum. Özgürce hareket etmek istiyordum ve aslında hedeflediğimi de başardım heralde. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne yerleştim. Şuan kirada oturuyorum ama bir evde oturuyorum en azından şu anda benim kullanacağım bir ev. Çok çok değerli arkadaşlarım var bunlardan bir tanesi sizsiniz zaten. Yani şuanda başardım dediğim budur ama ben hedeflediğim yere geldikten sonra onun bir adım, iki adım, üç adım sonrasını hedeflemeye devam ederim. Hedeflerim her zaman büyümeye devam eder benim. 


Hukuk okumak günümüzde çok popüler ve birçok gencin hayallerini hukuk okumak süslüyor. Hukuk okumak isteyenlere ne tavsiye edersiniz? Hem sınava hazırlık konusunda hem de hukuk okurkenki süreç hakkında tavsiyeleriniz neler olur?

Bizim üniversiteye hazırlanan öğrencilerde şöyle bir sıkıntı var.  Bizim dönemimizde de vardı. İnsanlar hukuku sırf yüksek puanda olduğu için okumak istiyorlar. Çok çok yanlış ve sonuçları gerçekten insanların  hayatına felaket derecede dokunabilecek bir durum. Hukuk sadece yüksek puanlı olduğu için okunmamalı. Hukuku sadece yüksek puanlı olduğu için okuyanlar gelip sonra çok sıkıcı bir bölüm olduğunu iddia ediyorlar. Çok sevmedikleri bölümde devam etmek zorunda kalıyorlar ya aile baskısı ya tekrar sınava hazırlanma korkusu nedeniyle. Mesleklerinde çok başarılı olamıyorlar birkaç kişi ile konuştum bununla ilgili. Bir kere hukuk okumak isteyenler hukuku bir araştırsınlar. Hukuk nedir? Hukuk nasıl bir bölümdür? Hukukta hangi mesleklere sahip olunabilir? Biraz hukuk derslerinin içeriklerine  baksınlar.  Onlara hitap ediliyor mu edilmiyor mu?  Bu şekilde hukuku seçebilirler. Hukuk fakültesine giriş yapıldıktan sonra benim insanlara tavsiyem bol kitap okumaları hukukla ilgili. En önemlisi de hukuka sadece sınavlar için çalışmamaları bu gerçekten sonraki aşamada herkese çok büyük sıkıntı çıkarabilecek bir durum. Hukuk, hukuk için okunur, öğrenmek için okunur sadece sınav için değil. Sınava bir hafta kala çalışmasınlar. Dersler başladığı zamandan itibaren başlasınlar. Yoksa hakikâten ilerki hayatlarında,  meslek hayatlarında bunun  sıkıntıları ile çok uğraşırlar ve meslekleinde kötü olarak nitelendirilirler. Çünkü sadece sınava yönelik çalıştıklarından meslek hayatındaki olaylar sınavda sorulan olaylar gibi olmadığından tökezleyip düşebiliyorlar maalesef ki.

Genelde insanlar bir engelle karşılaştıklarında bocalıyorlar, hiçbir şey yapamayacaklarını düşünüyorlar ve kıyaslama yapıyabiliyorlar. Sizin ben yapamam dediğiniz oldu mu?

Benim karşıma bir engel çıktığı zaman ben pes etmem. Ben tam tersine o engelin beni daha çok geliştirebileceğini, beni hayata karşı daha sağlam durmam için hazırlayacağını bilirim ve ona göre hareket ederim. Bir oyun gibi... Yani bir oyunda her geçen sefer farklı bir levele geliriz. O level daha zor olur ama onu atlattığımız  zaman arkamıza dönüp baktığımızda levelin ne kadar kolay olduğunu anlarız. Bunun için çabalamak gerekiyor. Ben her zaman bu şekilde çabalarım. Benden daha başarılı bir insan olduğunda bu yapar ben yapamam demem. Ben tam tersine onu örnek alırım ama onun yaptıklarını yapmam! Onun yaptıkları bana sadece tavsiye niteliğinde olur. Ben onun yaptıklarını baz alarak bir şeyler yapmaya çalışırım ama hiçkimseyle kendimi karşılaştırmam çünkü herkes birbirinden farklıdır bu hayatta. He şöyle yaparım ben geçen sene daha iyi olduğum bir konuda eğer bu sene kötüysem kendimi kendimle karşılaştırır neden geçen sene daha iyi olup bu sene daha kötü olduğumu düşünürüm. Bu sene geçen sene gibi değil de geçen seneye göre daha iyi olmak için neler yapabileceğimi düşünürüm.

Söylediğiniz gibi  oyunlarda engeller oluyor ve seviye arttıkça daha büyük engeller çıkıyor. Oyunun genel amacı bu engelleri aşmak. Aslında insanı güçlü kılan o engelin karşısında durup benim karşımda engel var demek değil, onu aşma cesaretini gösterebilmek önemli olan ve bunu gerçekten başarabildiğinizi düşünüyorum. Bundan dolayı da  büyük saygı duyuyorum. 

Çok teşekkür ederim ve her zaman söylediğim gibi umarım herkes böyle düşünür yani eğer benim bakış açım doğruysa bu şekilde gideirz. Hayat düz yolda giden bir araba değil böyle bir yerlere tırmanıp giden bir traktör gibidir. Her an kaza yapma ihtimalin var ama o yolda giderken her an kaza yapma ihtimalim var diye değil, o yolu geçeceğim diye düşünmelisin ve o yoldan zevk almalısın. 

İnsanları değerli kılan, ve saygı duyma çerçevesine getiren şey bence hayatlarında yaşadığı sıkıntılara nasıl tepki verdiği yani bir insanın hayatı çok düzse hiçbir engelle karşılaşmıyorsa o insanın hiçbir beceresi gelişmiyor. Empati de gelişmiyor, insanlara saygı duymada gelişmiyor yani hiçbir şey gelişmiyor ama bir insan kendi hayatında zorlukları aşmaya başlayınca insan istiyor ki her insan bu zorlukları aşabilsin. Siz herhangi bir engeli bulunan çocuklara ne önerirsiniz? Çünkü engelli bireyler diğer insanlara göre daha fazla psikolojik savaş veriyor. Engeller aşılmak için vardır prensibindesiniz. Ben  insanların sizin hikayenizden çok pay çıkaracaklarını düşünüyorum.

Engelli psikolojisinde önce engellinin nasıl yetiştirilmesi gerektiğinden bahsetmek istiyorum. Şu anda nasıldır bilmiyorum çünkü engelli küçük çocuğu olan aile tanımıyorum çok fazla. Ama eskiden şöyle şeyler vardı: Bu engelli, bu ne yapacak iş hayatında otursun evde biz ona bakarız ölene kadar! Öldükten sonra da bir abisi bir kardeşi bir akrabası varsa o bakar! Bu zihniyetteydiler ama şu an değişiyor tabii. Bunun ailede başladığını düşünüyorum engellilerin yetişmesiyle ilgili. En başta eğer  kendisinin içinde olursa kendisi kendini geliştirir ama aile de çocuğa iyi davranmalı, onu iyi yetiştirmeli. Onu dışarıya karşı bilgilendirmeli ama onu sürekli korkutmamalı. Dışarının hem böyle zor hem de görülmesi gereken, görülmeye değer bir yer olduğu ona  anlatılmalı. Bu şekilde bir çocuğun yetiştirilmesi gerekiyor. Onun eğitilmesi gerekiyor. Ailenin bu eğitim sürecinde hep onun yanında olması gerekiyor. Engelli dediğin evde kalacak insan değil. Yaradan onu evde kalması için  yaratmadı. Bence yaradanın bizi bu şekilde yaratmasının nedeni  hayatın zorluklarına daha fazla direnç gösteren insanlar var bunu demek için yarattı bizi yoksa biz bir taraflarımız eksik diye gelişmedik işte şöyle yapmalıyız buradan ayrılmamalıyız. İşte biz sürekli sabit çizgide kalmalıyız demek değil bence. Bu şekilde bir engelli yetiştirilebilir. Aile bu şekilde yetiştirdikten sonra engelli, dışarıda gördüğü her zorluklara göğüs germeli. Kafasına bir taş geldiğinde oo çok acıdı diyip yere düşmemeli. Acıdan bir yerden sonra zevk almaya başlamalı. Engelli eğitimi... Bence en başta eğitim yani her şeyin başı eğitim dedikleri gibi. En başta eğitimine özen göstermeli ben bir de şunu söylüyorum: Ben engelli derneklerinin olmasına karşı değilim ama engellilerin engelli derneği çatışı altında buluşmalarına karşıyım. Birçok tanıdığım engelli arkadaşım sadece engellilerin yaptıkları eğitimlere gidiyorlar ben bunu istemiyorum. Ben bunu sevmediğim için yapmıyorum. Beni çok engelli derneklerinin çatıları altında göremezsiniz. Ben genellikle daha çok  engeli olmayan insanların yanında olmayı tercih ediyorum. Tabii ki benim engelli arkadaşlarım da var ama sürekli engellilerin içinde takıla takıla ben ne yapabilirim ki! Ben şuna benzetirim o zaman evet engelli dernekleri bir şeyler yapmaya çalışıyor engellileri daha da rahat ettirmek için ama şunu düşün sürekli biri sana trafik tersi veriyor ama sen hiç araba kullanmadığını düşün. Teoride kalıyor senin için. Bunun mutlaka pratiğe dökülmesi gerekiyor bence.

Matematikteki eksiyi artıya çevirme olayını kendi hayatınızda  kullandığınız oldu mu?  Eksi olarak gördüğünüz bir şeyi artıya çevirebildiniz mi ?  Bu dönüşüm gücünüz var mıydı ? Bu gücü insanlar nasıl toplayabilir?

Yaşadığım bir eksikliği artıya çevirme konusunda en basitinden kendi engelimi verebilirim. Dışarıdaki herkes benim engelimi negatif bir unsur olarak görür. Beni çok zorluyor evet yeri geldimi beni gerçekten çok zorluyor ama ben bu engelimi olduğunca pozitife çevirmeye çalışıyorum bunu da başardığımı düşünüyorum. Gerçekten bana başta engelli olduğum için yaklaşmakta güçlük çeken insanlara engelimin aslında bana ne kadar çok avantaj sağladığını gösterdiğimde insanların bana daha fazla yaklaşmaya başladığını görebiliyorum. Yani hayatta bana olumsuz bir şey var mıdır diye sorarsanız, olumsuzluklar vardır ama bence bu olumsuzluklar olumlu bir şeye çevrilebilmeli. Yani bir olumsuzlukla karşılaştığımız zaman şunu bilmeliyiz. Bir olumsuzluk varsa bunun olumlu bir tarafı da vardır. Yani ben evrende her şeyin tam zıddıyla var olduğunu düşünüyorum ve o zıtlıktan karşı tarafı bulmak önemli. Yani o olumsuzluktan ders çıkarıp aslında onun olumlu yanını bulmak asıl maharet. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Umarım da yapabilmişimdir. Bilmiyorum  şu anki hayatımda nasıl görünüyor. Dediğim gibi en basitinden engelimi örnek verecek olursam normalde  eğer engelli olmasaydım günlük yaşamımda birçok insan bugün benim yanımda olmazdı diye düşünüyorum ben yani başlarda ama bugün engelim sayesinde birçok insanın istediği ilgiye, özene, sevgiye sahibim diyebilirim. 

Hayatınızda benimsediğiniz, hayat felsefesi yaptığınız bir söz var mı?

Ben şu ana kadarki hayatımda bir şey yapmak istediğimde, bir işe başlamak istediğimde kararsız kalırım.  Yapsam mı yapmasam mı  bu benim hayatımı benim çevremi nasıl etkiler bu benim önüme nasıl sonuçlar getirir diye hep düşünmüşümdür. Kararsız kaldığım zamanlarda şu sözü düşünürüm: "Başlamak başarmanın yarısıdır."  O şekilde işime başlarım. Derim ki ben işime başladım gerçekten yarısı bitti, benim için yarısı tamam. Geri kalan yarısını halletmek lazım diye o işe devam ederim ve ben başladığım hiçbir işi yarım bırakmam elimden geldiğince o işi bitirmeye çalışırım. 

Görme engeli olan bireyler ile ilgili hafızalarının ve hislerinin çok güçlü olduğu söyleniyor bu konu hakkında ne söylersiniz?

Evet bu hafıza konusu gerçekten bizde çok daha iyi yani bazen bir arkadaşımla konuşuyoruz. Bundan belki bir iki yıl önce onun söylediği cümleyi söylüyorum ona ve ben bunu hatırlamıyorum diyor sen nereden hatırlıyorsun? Biz de gerçekten çok şey kalıyor fakat bu pandemi döneminde bende bir hazıfa bozukluğu mu ne ortaya çıkmaya başladı. Ben eskiden ders çalışırken bir şeyi dinlediğim zaman direkt kalırdı. Şimdi stres mi yapıyorum ne yapıyorum bilmiyorum ama gidiyor birkaç defa dinlemem gerekiyor ama tabii bunu aşabileceğime inanıyorum ve bunu tekrardan düzeltebilirim. His konusuna da gelirsek kesinlikle hislerimin çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Evet bundan daha önce bazı insanlar için ön yargıda bulunmuştum ve öyle olmadıklarını  gördüm. Bu öncesi içindi. Şu anda hakikâten ben kimin için ne diyorsam o çıkıyor...

Örnek aldığınız insan var mı ?

Benim örnek aldığım bir insan değil birçok insan vardır. Kendi alanında uzman olan, bilen, bilmeyi isteyen, araştırmayı seven herkesi ben örnek alırım. 

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Eğitimi nasıl?

Ben hukuk fakültesinden memnunum eğitimi çok iyi. Gerçekten akademisyenler çok iyi, çok iyi ders anlatıyorlar. Allah onlardan razı olsun. Onların sayesinde iyi bir hukukçu olabileceğimi düşünüyorum. Birçok arkadaşımın da öyle olacağını düşünüyorum. Adamlar alanında uzman insanlar. Böyle işte savsaklayan bir hoca göremezsiniz orada. Herkes işinin ehli. Bir de şöyle bir şey de söyleyeceğim. Tercih ettikleri zaman insanlar diyelim ki hukuk fakültesini tercih edecekler işte puan sıralamasına bakıyorlar. Bence öyle yapılmasın. Hani daha çok okulun nitelikleri, bölümün nitelikleri, hoca sayısı, hoca kalitesi, hocaların tanınmışlığı, bilgi seviyelerine bakılsın. Nasıl karşılanıyorlar toplumda buna bakılmalı bence. Hani işte sırf şurası daha yüksek puanlı diye tercih edilmesi saçma geliyor. Mesela ben tercih dönemimde  kendim yaşadığım için söylüyorum. Tercih döneminde hep Galatasaray hukuku istiyordum ama Marmara hukuka yerleştikten sonra yani başta Marmara hukuk çıktıktan sonra A niye Marmara hukuk çıktı falan diyordum. Şuan düşünüyorum, diyorum ki iyi ki Marmara hukuka gelmişim. Galatasaray hukukta sınıfta taş patlasın  50 kişi olacaktı. Hani ben eskiden sakin ortamlarda ders dinlemek istiyordum. Kalabalık beni etkiler falan diyordum da kalabalıktan zevk almaya başladım gittikçe. Arkadaş sayım daha fazla, hoca sayım daha fazla. Mesela diyelim ki örneğin ben genellikle beğeniyorum ama diyelim ki bir hocanın anlatımı birine göre değil. O sevmedi hocanın anlatımını  onun alternatifi var. Gidip diğer sınıflardan başka hocanın dersine de katılabiliyor. Yani hoca sayısı gerçekten çok fazla olduğu için bunun da gerçekten büyük avantajı var. Bence bu tür niteliklere de dikkat edebilirler yeni tercih yapacak öğrencilerimiz. 

Verdiğiniz çok kıymetli bilgiler, tavsiyeler ve ayırdığınız vakit için bu yazıyı okuyacak herkes adına teşekkürlerimi sunarım. 

Röportaj: @kitapruznamesi

Konuk: Marmara Üniversitesi 4.sınıf Hukuk Fakültesi öğrencisi 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2020 KPSS Türkiye 28.si ile Röportaj

Kutadgu Bilig'den Seçme Beyitler

Tanpınar'ın Evin Sahibi Hikâyesinin İlginç Kaynağı Kerkük Hatıraları